Son yıllarda Türkiye, çocukların suça sürüklenmesi konusunda endişe verici bir tabloyla karşı karşıya kalıyor. Resmi verilere göre, 2023 yılı itibarıyla 612.651 çocuk, çeşitli suçlardan dolayı suça karışmış durumda. Bu rakam, sadece bir istatistik değil, aynı zamanda toplumun temel yapısına ve aile yapısına dair ciddi sorgulamaları beraberinde getiriyor. Çocukların suça karışma nedenleri, iletişim eksikliklerinden sosyal ve ekonomik sorunlara kadar geniş bir yelpazeye yayılmakta. Bu bağlamda, çocukların suça sürüklenmesinin önüne geçebilmek için nelerin yapılması gerektiğine dair bir inceleme gerçekleştirmek büyük önem taşıyor.
Çocukların suça iten faktörler oldukça çeşitlidir. Aile içi iletişimsizlik, ebeveynlerin yeterince ilgi göstermemesi ya da kötü yaşam koşulları bu nedenler arasında sayılabilir. Çocuklar, sosyal çevreleri ve arkadaş grupları tarafından da suça yönlendirilebilir. Özellikle, günümüz internet ve sosyal medya çağında, gençlerin çeşitli olumsuz etkilere maruz kalması kaçınılmaz oluyor. Sosyal medyada karşılaşılan şiddet içerikli paylaşımlar ve olumsuz örnekler, çocukların bu tür davranışlara yönelmelerine sebep olabiliyor.
Çocukların psikolojik durumu da suça sürüklenmedeki önemli bir faktördür. Kaygı, depresyon veya yalnızlık gibi ruhsal bozukluklar yaşayan çocuklar, hangi ortamda olurlarsa olsunlar, suça meyilli hale gelebiliyorlar. Bu durum, yaşanan sosyal baskılar ve kimlik arayışı ile daha da derinleşiyor. Çocukların toplum içerisinde nasıl bir yer buldukları, onlara sunulan fırsatlar ve yaşam standartları da bu konuyu doğrudan etkilemektedir.
Çocukların suça yönelmesini önlemek için toplumsal düzeyde aktif çözümler geliştirilmelidir. Öncelikle ailelerin bilinçlendirilmesi büyük önem arz etmektedir. Ebeveyn eğitimi programları, çocukların gelişim sürecinde daha aktif ve bilinçli rol oynamalarına olanak tanır. Ayrıca, çocukların sosyal becerilerinin geliştirilmesi, onları olumsuz etkilerden koruyabilir. Okul müfredatlarında yer alacak sosyal sorumluluk projeleri ve insan hakları eğitimi gibi konular, çocukların topluma olan aidiyet duygusunu güçlendirebilir.
Devlet kurumları ve sosyal hizmet uzmanları, çocuklar için güvenli alanlar yaratmalı ve destekleyici programlar sunmalıdır. Aynı zamanda, suç eğilimleri ve risk faktörleri üzerine yapılan araştırmaların artırılması, bu alandaki farkındalığı yükseltebilir. Çocukların öz güvenlerini ve problem çözme becerilerini artıracak atölye çalışmaları ve spor aktiviteleri gibi sosyal projelere destek verilmesi, çocukların yapıcı faaliyetlere yönelmesine yardımcı olacaktır.
Sonuç olarak, Türkiye’de suça sürüklenen çocuk sayısı her ne kadar yüksek olsa da, bu durumu değiştirmenin yolları mevcuttur. Toplumun her kesiminin bu konuda duyarlı olması, problemin anlaşılması ve çözümü açısından büyük önem taşımaktadır. Çocuklar, geleceğimizin teminatıdır; dolayısıyla onları suça sürüklenmekten korumak, sadece ailelerin değil, toplumun her bireyinin ortak sorumluluğudur.