26 yaşında, çoğu bireyin hayatlarının en dinamik ve enerjik dönemlerini yaşadığı bir yaşta, genç bir kadın için “ben” kelimesi, korkutucu bir kavram haline geldi. İstanbul’da yaşayan Elif Yılmaz, vücudundaki bir benin sıradan bir durum olduğunu düşünüyordu. Ancak bir gün, bu masum görünen benin hayatını değiştirecek bir habere dönüştüğünü öğrendi. Kanser teşhisi, genç yaşta böyle bir hastalıkla yüzleşmenin pek çok insan için ne kadar zorlayıcı olabileceğini gözler önüne seriyor.
Elif, hayatına son hız devam ederken, bir gün vücudundaki benlerin birinde anormallik fark etti. Benin rengi değişmiş ve büyümeye başlamıştı. Kendi sağlığına dikkat eden biri olarak, hemen bir dermatoloğa başvurdu. İlk başta doktoru ona endişelenmemesi gerektiğini, bu tür benlerin genellikle zararsız olduğunu söyledi. Ancak Elif’in ısrarı üzerine alınan biyopsi sonuçları, hayatının dönüm noktasını oluşturdu. “Sonuçlar elime ulaştığında, içimde bir korku belirdi. 26 yaşında, kanser olduğu söylendiğinde, hiçbir şeyin bundan sonra asla aynı olmayacağını hissettim.” diyerek o anı hatırlıyor.
Kanser teşhisi Elif için zorlu bir yolculuğun başlangıcı oldu. İnsanların bekleyebileceği tüm duyguları bir arada yaşadı; korku, kaygı, çaresizlik ve en önemlisi de umut. Tedavi sürecinin getirdiği zorluklarla başa çıkmaya çalışırken, ailesi ve arkadaşlarının desteği Elif için çok değerliydi. “Ailem her an yanımdaydı. Bazen sadece oturup hiçbir şey konuşmadan birlikte saatler geçirdik. O anlar bile bana güç veriyordu.” diyerek hissettiği desteği dile getiriyor.
Elif, kemoterapi sürecine girdiğinde başına gelen fiziksel değişikliklerle de yüzleşmek zorunda kaldı. Saçlarının dökülmesi, yorgunluk ve tedavi sürecinin getirdiği zorluklar, onu manevi olarak da etkiledi. Bununla birlikte, Elif’in güçlü bir iradesi vardı. “Bu savaşta yalnız olmadığımı biliyordum. Kendimi bir kurban olarak görmek yerine, bu süreci bir mücadele olarak görmek istedim. Hastalığımın benim kim olduğumu tanımlamasına izin vermeyecektim.” şeklinde, mücadeleci ruhunu ifade ediyor.
İlk tedavi süreci sona erdikten sonra, Uygulanan yöntemler sonucunda Elif’in sağlık durumunda bir iyileşme kaydedildi. Doktorları, tedavinin başarılı geçtiğini ve Elif’in şimdi daha dikkatli olması gerektiğini söylediler. Ancak, kanserin yarattığı psikolojik etki kolay kolay geçmeyecek gibi görünüyordu. “İyileşmek güzel bir şey ama bu tür bir deneyim hayatta bazı şeylere çok farklı bir gözle bakmamı sağladı. Sağlık hiçbir zaman göz ardı edilmemesi gereken bir şey.” diyerek yaşadığı dönüşümü ifade ediyor.
Elif, hastalık sürecinden edindiği deneyimlerin ardından kanserle mücadele eden diğer gençlere destek olmaya karar verdi. Kendi hikayesini paylaşarak başkalarına ilham vermek istiyor. “Benim hikayem yalnızca benim değil; benzer şeyler yaşayan birçok insan var. Onlara ses vermek, onların hikayelerini duyurmak istiyorum.” diyor ve sosyal medya üzerinden bir kampanya başlattığını belirtiyor.
Elif’in hikayesi, yıllarca sürecek bir mücadele ve iyilik yolculuğunun sadece bir parçası. Bu süreç, ona hayatta en önemli olanın sağlık, sevgi ve destek olduğunu öğretti. “Kendime, aileme ve arkadaşlarıma daha çok değer veriyorum. Yaşamak, sadece var olmak değil, hayattan zevk almak demek.” sözleriyle bu deneyimi sonlandırıyor.
Bu hikaye, genç yaşta kanserle karşılaşmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Fakat Elif gibi güçlü bireyler, her türlü zorluğun üstesinden gelmek için mücadele etmeye devam ediyor. Onun hikayesi, belki de bir gün herkesin karanlık günlerin ardından aydınlığa çıkabileceğini hatırlatıyor. Unutulmamalıdır ki, yalnız olmadığımızı bilmek en güçlü motivasyondur.